Günbatımı resimleri

Karışık doğa resimleri

Arka fontlar

Banner fontları

Buton arşivi

Ülke bayrakları

İkon arşivi 1

İkon arşivi 2

İkon arşivi 3

» http://yigit-camci.it.gg
» http://yigit-camci.tr.gg
» http://yigit-camci.de.tl
» http://yigit-camci.page.tl
» http://yigit-camci.es.tl
» http://yigit-camci.cz.tl
» http://yigit-camci.fr.gd



"Forum"a kayıt olmak istiyorum

Sanal alemin en eğlenceli ve bilgili sitesi. Eğlendirirken öğreten site.

Damlama-teorisi-nasil-isler

Obama'nın 2008 başkanlık seçim kampanyasında söylediği “Kalkınmanın damlama teorisi bizi başarısızlığa uğratmıştır” sözleri onu başarıya taşıdı. Bu açıklama ve Obama'nın zaferi, bazılarının zengini daha da zenginleştirdiğini söylediği bir ekonomik zihniyetin ölüm çanları gibi çınlıyor. Bununla birlikte bahsettiği damlama (trickle-down) teorisi oldukça tartışmalı bir konu. Obama'nın saraydan zekat politikasına son vermeyi düşündüğü bir gerçek ama teorinin gerçekte ne ifade ettiği ve başarılı olup olmadığı belirsiz.

Bu teoriyi anlamak için temel ekonomi bilginizi tazelememiz gerekiyor. Öncellikle bütün kapitalist ekonomiler doğal olan iniş ve çıkışlar yaşarlar. Refah zamanlarında ekonomik canlılık fazladır ve iş bulmak kolaydır. Durgunluk dönemlerindeyse ülkenin ekonomisi daha az üretim yapar ve insanlar iş bulmakta zorlanır. Devlet bu iniş çıkışları yumuşatmak için müdahalede bulunur ve sert ekonomik krizlerin zararını azaltır.

Vergi politikasını düzenlemek ekonomiye etkide bulunmanın bir yoludur ve ABD Hükümeti 1913 yılındaki milli vergi geliri uygulamasının başından beri bu vergi politikasını kullanmaktadır. Ekonomistler, bir devletin vatandaşlarını vergilendirme şeklinin ekonomi üzerinde dramatik etkileri olabileceği konusunda hemfikir olmasına rağmen, hangi politikanın en iyisi olduğu konusunda uzlaşamamışlardır. Kalkınmanın damlama teorisi de ekonomik büyümeyi teşvik edeceği iddia edilen bu fikirlerden biridir.

Özünde damlama teorisi bir ekonomideki yüksek gelirli kişilere vergi indirimi sağlayarak onların daha fazla kazanmasını sağlamaya dayanır. Bu yüksek gelirli kişiler bu fazladan geliri üretim sektörüne yatırırlar veya yüksel getirili bir işle (bir takım buluşlar yapmak veya kalp ameliyatı yapmak bunlara örnek olabilir) uğraşılar. Her şekilde bu aktiviteler verimli olacaklardır, ekonomik büyümeyi yeniden canlandıracaklardır ve sonunda bu kişilerden ve yardımcı oldukları insanlardan devlet daha fazla vergi geliri alacaktır. Teoriye göre bu büyümedeki artış düşük gelir grubundaki kişilere de fazlasıyla yardım etmiş olacaktır. Damlama teorisi genellikle Ronald Reagan'ın 1980lerdeki politikalarıyla birlikte anılsa da aslında kökeni 1920li yıllara dayanmaktadır. Bu isim de 1920li yıllarda güldürü yazarı Will Rogers'ın “Paranın hepsi, aşağıdakilere de damlar umutlarıyla en tepedekilere tahsis edildi.” sözüyle ortaya çıkmıştır. Rogers'ın bu yorumu gelecek birçok neslin gözünde bu teori için olumsuz bir anlam oluşturdu. Bu fikrin arkasındaki kişilerse bu “damlama” sözüne karşıdırlar ve ismin haliyle, yanlış bir izlenim oluşturduğunu iddia ederler.

Ekonomiyi Canlandırmak: Arz ve Talep
Neden çoğumuzdan sıyrılmış olan zenginlere büyük vergi indirimleri sağlayalım. Bazılarına göre zenginler ihtiyaçlarının fazlasını kazanırlar ve zar zor geçinenlerden daha fazlasını geri ödemeleri gerekir. Bu tam olarak ABD'deki ilerleyen gelir vergisinin arkasındaki fikirdir: Gelir arttıkça devletin vergileri de o kadar artar. Ama damlama teorisinin arkasındaki fikre göre zenginlere vergi indirimi her şekilde fayda sağlar.

Bunun sebebini anlamak için bu fikrin geçmişine ve arz talep temel prensibine bir bakalım.
Ekonomik krizlerde bazıları hükümetin ekonomideki arzı (üretim veya mahsul) arttırmak için çaba sarf etmesi gerektiğini söyler. Bazıları da bunun aksini savunur: Tüketici talebinin azlığı sorunun kaynağıdır ve hükümet tüketici talebini teşvik etmelidir. 19. yüzyıl ekonomistlerinden Fransız Jean-Baptiste Say ilkini savunmuştur. Say Kanuna göre ekonomik büyümenin yolu üretimi arttırmaktır ve talep haliyle bunu takip eder. Bu o zamanın görüşü olan paranın ve dolayısıyla talebinde az oluşunun ekonomide krize yol açtığı inancının ötesine geçmiştir. Say doğru türden ürünler için her zaman talep olacağını belirtmiştir. Yani: Kriz zamanlarında çalışmaya istekli kişiler olursa, bu kişiler haliyle bir şeyler tüketmek için para isterler. Hali hazırda karşılanamayan bir talepleri olmalıdır. Ya talep ettikleri şeyler karşılayamayacakları kadar pahalıdır ya da üretilmemektedir. Talep üzerine ürün üretmek ve maliyetleri azaltmak satıcıya kar getirecek ve böylece talebi karşılamaya imkan verecektir. Sonuç olarak üretim ekonominin dümenini harekete geçirecektir. Bu düşünce Thomas Jefferson ve James Madison gibi zamanın büyük düşünürlerine mantıklı gelmişti.

Bir yüzyıl sonra Amerikada akıntı yön değiştirdi. 1930Larda darbe vuran Büyük Bunalım zamanına kadar devlet adamları karşı düşünceyi destekliyordu. Say Yasasının zamanındaki en büyük karşıtı bir İngiliz ekonomist olan John Maynard Keynes'ti. Keynes' e göre fazla üretim ve talep eksikliği gibi gerçekler söz konusuydu ve ona göre kilit nokta arzı değil talebi arttırmaktı. Hükümet tüketiciyi girişimci üretim yerine talep için teşvik etmeliydi. İnsanlar daha çok tüketim yaptıkça daha fazla iş ve üretim sağlayacaklardı.

“Uzun vadede hepimiz ölüyüz” argümanından yola çıkarak Keynes anlık ekonomik dengeyi sağlamak için kısa vadeli çözümleri zorluyordu. Hükümetleri talebi şişirmek için para politikalarını ( faiz oranlarını ve kullanılırlık veya para sirkülasyonun miktarını) ve mali politikalarını ( hükümet giderleri ve vergileri) yeniden düzenlemeye teşvik ediyordu. Bu düzenlemelerin bir kısmı zenginlerden alınan vergiyi arttırırken fakirlerden alınanları azaltmayı içeriyordu. Zenginler paralarını daha fazla ürün üretimi için yatırırken fakirler de daha tüketebilir bir seviyede olacaklardı, arz fazlasını tüketmek problemin kaynağıydı. Keynes taraftarı ekonomistler Amerika'da bu baskın görüşü senelerce devam ettirdiler.

1970lerde damlama teorisi fikirleri Say prensiplerine bir dönüş yolu arayan ekonomistlerin kafasında oluşmaya başladı. Şimdi ekonomistlerin damlama teorisi için nassıl destek toplamayı başardıklarını öğreneceğiz.

Damlama Teorisinin Arkasındaki Mantık: Laffer Eğrisi
Damlama teorisini destekleyen ekonomistler neden zenginlerden daha az vergi almanın üretimi arttıracağına inanırlar? Bazılarına göre zenginlere vergi indirimi uygulamak gerçekten de hükümetin vergi gelirini arttırabilir. Bu inanması güç gibi görünebilir ama Arthur Laffer'e göre değildi. Laffer, 14Ncü yüzyılda yaşamış Müslüman felsefeci Ibn Khaldun ve John Maynard Keynes tarafından ortaya koyulmuş fikirlerden yola çıkarak devletin vergi miktarı ile gelirler arasında doğrudan pozitif bir ilişki olmadığı sonucuna varmıştı.

Laffer Eğrisinde Laffer, vergiler ve gelirler arasındaki, düz bir çizgiden çok eğriye benzeyen ilişkiyi göstermiştir. Diğer bir deyişle, vergi gelirleri, vergi oranları yükseldikçe yükselmemektedir. Laffer Eğrisi vergi oranları sıfırken gelirlerin de sıfır olduğunu göstermektedir. Devlet vergi almayınca gelir de elde edemez. Ama aynı durum vergi oranları yüzde 100 olduğunda da geçerlidir. Şöyle düşünün; devlet maaşınızın hepsini sizden vergi olarak isterse ne olur? Böyle bir durumda kim çalışmak ister veya kim kazandığı parayı devlete bildirir? Devlet hiç gelir elde edemez çünkü kimse çalışmaz veya kazancını rapor etmez. Yani vergi oranları yüzde 100 olduğunda da sıfır olduğunda da vergi gelirleri sıfır olur; çoğu kişi bu konu da hemfikir. Esas soruysa; bu iki uç arasındaki tablo neye benzer? Laffer eğrisi, vergi oranları aşırı yükseldiğinde fahiş vergilerin çalışmayı engelleyip gelirlere zarar verdiğini savunur. Diğer bir senaryoyu ele alalım: Temmuz ayına kadar bir milyon dolar kazandığınızı düşünelim ve vergi sistemi bu gelirin yüzde 50sini sizden vergi olarak geri alırken bir milyon doların üzerinde her gelir için yüzde 90 oranında vergi vermeniz gerekiyor. Böyle bir durumda gelirinizin sadece yüzde 10nunu tutabileceğinizi bilirseniz, yılın geri kalan zamanında çalışır mısınız? Büyük olasılıkla, yarım milyon dolarınızı alıp gelecek seneye kadar yazlık evinizde emekliliğin tadını çıkarırsınız. Bu noktada vergiler çalışmayı ve vergi gelirlerini engellemiş olur.

Azami gelirler için vergilerin çok fazla olduğu aralığa fahiş aralık denir. Vergiler fahiş aralıkta olduklarında Laffer'e göre vergilerde indirim vergi gelirlerini arttıracaktır. Ama ideal vergi oranı illa ki yüzde 50 olmak zorunda değildir bu daha çok vergi verenlere bağlı bir durumdur.

Laffer Eğrisi sayesinde vergi oranlarının insanları üretmekten nassıl alıkoyduğunu ve bunun da nassıl daha az istihdama ve ekonomide zarara yol açtığını görebilmekteyiz. Diğer bir taraftan da vergileri doğru zamanda azaltmak bu etkileri tersine çevirebilir. Laffer, bunun ABD tarihindeki örneklerini gösterir; ABD'de yüksek vergi oranlarında indirime gitmek sadece devletin gelirini arttırmakla kalmayıp aynı zamanda gayrisafi milli hasılada büyümeye ve işsizlik oranında düşüşe sebep olmuştur.

Jude Wanniski Laffer'in tasarısına dayanarak Say's yasası merkezli fikirlere bir geri dönüşü savunmuştur diğer bir değişle üretimi attırmayı. Eğer Laffer Eğrisi doğru olsaydı zenginlere vergi indirimi yapmak genel ekonomik sıhhati attıracak yatırımı ve üretimi teşvik ederdi. Wanniski, “The Way the World Works'de” ekonominin talepten çok arz tarafının desteklenmesinin ekonomik refaha giden yol olduğunu açıklar. Ayrıca şunu netçe belirtir; zenginlerden alınan fahiş yüksek vergileri kesmek daha fazla ekonomik aktiviteyi teşvik edecek ve sonuçta daha çok ekonomik büyüme sağlanacaktır.

Damlama Teorisinin Temelleri
Teorinin ortaya çıkışı ile ilgili bir bilgimiz olduğuna göre, şimdi bütün parçaları birleştirim olaya bütün olarak bakalım. Say yasasına göre, üretimi arttırmak krizden sıyrılmanın kilit noktası. Vergi indirimleri vergi gelirlerini artırır bunu da Laffer eğrisi söylüyor, yani üretim de artar. Zenginlere vergi indirimi sağlamak genel olarak ekonomiyi düzeltir.

Bu teorinin karşıtları politikacıların bunu destekleyerek zenginleri daha da zengin ettiğine inanmaktadır. Damlama teorisini genelde Will Roger'ın tanımı gibi tarif etmektedirler: Öncelikle zenginlere indirim verip faydalarının eninde sonunda işçi kesimine de ulaşacağını uman bir politika. Damlama teorisi yandaşları bu değerlendirmeye karşı çıkarlar ve bunu aşırı basitleştirme ve hipotezlerinin yanlış yorumlanması olarak görürler.

Damlama teorisinin ateşli bir taraftarı olan Thomas Sowell bu popüler tanımın teoriyi tersten anladığını savunur. Öncelikle zenginlere çıkar sağlamaktan çok teori önce işçi kesimine fayda sağlamaktadır. Bu kulağa imkansız gibi gelebilir çünkü sonuçta vergi indirimini alanlar zenginlerdir, fakirler değil. Bununla birlikte, Sowell bunu savunmaktadır çünkü zenginler kar etmek için paralarını öncelikli olarak iş yatırımlarına harcarlar (diğer bir deyişle para kazanmak için para harcarlar). Bu zengin yatırımcılar, bir kar elde edebilmek için önce işçilere para ödemek zorundadırlar sonuçta da iş imkanı yaratmak durumundadırlar. Bunun sonucunda da ilk elden çıkar sağlayanlar işçiler olur.

Bazı zengin insanların kendi çıkarları için vergi indirimi istediği hatta bu politikaları desteklemeleri için politikacılara rüşvet verdiği doğru bile olsa, damlama teorisi ekonomistleri bunu teorinin herkese fayda sağlayıp sağlamadığı sorusuyla alakası olmadığını düşünürler. John F. Kennedy şu sözleriyle bu teoriye olan desteğini göstermiştir: “Yükselen dalgalar bütün botları yükseltir” yani ekonomik büyüme zengin veya fakir olan herkese fayda getirir.

Damlama Teorisinin Uygulanması
Bazıları damlama teorisini 1980lerde Ronald Reagan zamanında yapılan bir deney olarak düşünse de ABD daha önce de bu teoriyi kullanmıştır. Harding, Colidge ve Kennedy yönetimleri Reagan'dan önce damlama teorisini kullanmıştır. Bu uygulamaların ilk örneği damlama teorisi fikri daha tam olarak ortaya bile konmamışken yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşından sonra gelir vergisi oranları savaşın masraflarının karşılanması için yüzde 7 gibi mütevazi bir rakamdan yüzde 77 yükseltilmişti. Bu oran Laffer Eğrisindeki fahiş vergiler kısmına girebilirdi, teoriye göre Harding ve Coolidge yönetimleri zengin vatandaşların şişirilmiş olan vergi yükünü azaltmak için bir seri vergi indirimi yaptı. Karşıtları böyle bir politikanın Büyük Bunalıma katkıda bulunduğunu iddia etse de Arthur Laffer vergi indirimlerinin üretimi arttırdığına kanıt olarak artan vergi gelirlerindeki, gayri safi milli hasıla ve istihdamdaki artışı göstermekteydi. Ama bu politika yakın zaman sonra sert eleştirilerle karşılaştı. 1929 senesinde menkul kıymetler borsası battığında ve Amerikan ekonomisi Büyük Bunalıma sürüklendiğinde zenginlere vergi indirimi verme fikri çok da popüler bir fikir olmaktan çıktı. İnsanlar bu vergi politikalarına destek veren Herbert Hoover'ı suçluyordu. 1932'de onun yerine Franklin Roosevelt geçti. Ekonomiyi dipten çıkaracak Yeni bir yöntem vaat ediyordu.

1920lerdeki marjinal vergi indirimlerinin keyfini süren toplumun zengin bireyleri 20 sene boyunca dramatik boyutta bir terse dönüş göreceklerdi. Depresyon ve 2nci Dünya Savaşı sırasında en yüksek marjinal oran yüzde 90'dan fazla yükseldi. John F. Kennedy ise yükselen dalga yorumuyla anlaşıldığı gibi damlama teorisi fikrine sempati duyuyordu. Vergileri indirmenin vergi gelirini arttıracağını, iş imkanı yaratacağını ve karları yükselteceğini savundu. Suikastine kadar vergi indirimleri uygulanmadı ama Laffer'e göre bunlar Kennedy'nin umduğu gibi ekonomide pozitif etkiler göstermişti. Bazıları da kesintilerin gayri safi milli hasılaya zarar verdiğini ve işsizliğe sebep olduğunu söylüyordu.

Ronald Reagan'a kadar diğer hiçbir Amerikan hükümeti bu teoriyi uygulamadı ama 1970lerin sonunda Laffer ve Jude Wanniski gibi ekonomistler zenginlere vergi indirimi yoluyla üretimi arttırmanın getirilerini savunuyordu. Söyledikleri pek çok kişiyi ikna etti ve Reagan'ın ekonomik filozofisine uyuyordu. 1981 senesinde marjinal bütün vergi oranlarını yüksek miktarda kesen Ekonomik İyileşme Vergi Kanunu (ERTA) geçirdi. Ondan beri damlama teorisi Reagen politikalarıyla birlikte anılmaktadır ve genel olarak Reaganomi olarak isimlendirilmektedir.

Damlama ekonomisi halen oldukça tartışmaya açıktır. En son George W. Bush vergi kesintileri yüzünden sert eleştiriler aldı. Damlama teorisinin katı politik karşıtlarına rağmen bazılarına göre ekonomistlerin çoğu bu teorinin işe yaradığını düşünmektedir. Bununla birlikte politikacılar arasında damlama teorisi ile ilgili birçok tartışma dönmektedir. Çoğu, Barrack Obama da dahil bu teorinin başarısız olduğunu söylemektedir. Yara almış bir ekonominin içindeyken Obama zenginlerden vergi alacağını ve daha düşük gelirlilerin vergi yükünü azaltacağını söyleyerek seçmenlerin desteğini kazandı. 2008 itibariyle kamuoyu yine damlama teorisinden kesin bir dönüş yaptı. Bu fikrin yine değişip değişmeyeceğini zaman gösterecek.


Copyright © 2010-2011 Tasarım ve sitemizin bütün kodlamaları Yiğit CAMCI'ya aittir.
Copyright © 2010-2011 Design and our all encodings Yiğit CAMCI belongs.
Sitemiz en iyi Mozilla firefox ve İnternet explorer tarayıcılarında,1024x768 boyutunda görüntülenmektedir.
toplist Ana Sayfa
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol